Orta Avrupa seyahatinizde bir mola vermek isterseniz gezdiğiniz şehrin en ünlü ve görülmeye değer mekanlarını mutlaka keşfetmelisiniz. Kurulduğu günden bugüne değin çoğu değişmeden kalan ünlü cafeleri daha önce kimlerin ziyaret ettiğine şaşıracaksınız.
Türkiye ve Avrupa‘da kahvehane kültürü, eski yıllarda hararetli siyaset ve sanat tartışmalarının yapıldığı yerlerin başında gelirdi. Konuşulan ya da yazılıp çizilen pek çok konu ülkenin ve sanatın gidişatını belirlemede ciddi bir rol oynamıştır. Bu nedenle Avrupa‘da şimdi cafe olmuş pek çok mekan dönemin en önemli yazarlarına, şairlerine ve ressamlarına ev sahipliği yapmıştır. Birleştirici gücü nedeniyle kahvehaneler, her dönemde ve her toplumda önemli ve ayrıcalıklı bir yere sahip olmuştur. Günümüzde ise kahvehanelerin yerini alan cafeler için aynı şeyleri söylemek pek doğru olmaz. Bireyselliğin ön planda olması nedeniyle herkesin zamanı oldukça kısıtlı. Bu nedenle Avrupa‘da dönemin kahvehaneleri şimdilerin cafeleri aldığı mirası nostaljik bir havada günümüz koşullarıyla sürdürmektedir. Bunlardan ilk aklıma gelenlerden biri ise Cafe de Flore! Paris‘te bulunan bu mekan dönemin en önemli yazar ve ressamlarını ağırlamıştır. Cafe de Flore kurulduğu ilk yıllarda genç yazarların ilk öykülerinin değerlendirildiği bir yarışma düzenlemiş olması nedeniyle dikkat çekicidir. Aynı zamanda hala Fransız genç yazarların katıldığı ender yarışmalardan biridir.
Şimdi de sırada Budapeşte, Prag ve Viyana’nın en ünlü cafeleri var. Mimarisinin güzelliği ve değişik lezzetleriyle müdavimi olabileceğiniz benzersiz cafeleri sizler için kaleme aldım. Şehri gezerken bir mola vermek isterseniz özellikle bu cafeleri seçmenizi tavsiye ederim.
New York Cafe
Budapeşte‘nin en ünlü ve en eski cafelerinden biri olan New York Cafe, 1894 yılından bu yana faliyet göstermeye devam ediyor. New York adındaki bir sigorta şirketinin yaptırdığı bu saray, ihtişamıyla Budapeşte‘nin benzersiz mekanlarından biridir. Altın kaplama tavan ve sütunlara ışıl ışıl mermerler eşlik eder. New York Cafe, döneminin lüksünü ve şaşasını yansıtmaya devam eden ender cafelerdendir. Bir cafeden çok bir saray görüntüsü verdiği için özellikle görülmeye değerdir. Özel tabaklarında servis edilen tatlılarını ise denemeden Budapeşte gezinizi tamamlamayın.
Cafe Gerbeaud
Budapeşte‘nin saraylardan bir bölümmüş gibi görünen mekanlarından birinde sıra. Cafe Gerbaud, Avusturya saraylarından ilham alınarak tasarlanmıştır. Henrik Kugler, ailesi şekerleme ve çikolata işi yaparken uzun bir süre Paris‘teki cafeleri gezmiş ve fikir edinmiştir. En sonunda Avusturya saraylarından ilham alınan bir mekan tasarlanmasına karar verilmiştir. Cafe Gerbaud, mermer, bronz ve ağaç gibi malzemelerin muhteşem bir karışımdan ortaya çıkmıştır. Cafe, tatlı ve pastalarıyla ünlüdür. Özellikle cafenin içinde yer alan pasta tezgahı göz alıcı seçenekleriyle baş döndürücüdür. Sizler için Cafe Gerbaud, Budapeşte‘de yapılacak en iyi tercihlerden biri olacaktır.
Cafe Kafka
Dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Kafka‘nın uğrak mekanlarından biri var sırada. Prag‘ta bulunan Cafe Kafka, yazarın gün içinde kahvesini içtiği ve notlar aldığı önemli mekanlardan biri. Edebiyat severlerin sıklıkla uğradığı önemli cafelerden biri olan Kafka, bohem havasıyla son derece etkileyicidir. Kafka‘nın anısını yaşatan mekan, yazarın ölmeden önceki notlarını yazdığı önemli mekanlardan biri olması nedeniyle de sıklıkla ziyaret edilmektedir. Tarihin tozlu sayfalarında gezmek isterseniz Cafe Kafka sizin için harika bir seçim olacaktır.
Kavarna Slavia
Prag‘ın en ünlü cafelerinden biri olan Kavarna Slavia‘nın muhteşem bir nehir manzarasına ev sahipliği yaptığı hemen söyleyelim. Kavarna Slavia, eşsiz manzarasının yanı sıra pek çok açıdan önemli bir cafedir. Ünlü şairimiz Nazım Hikmet‘in ödül almak için gittiği Prag‘ta kaldığı dönem boyunca ziyaret ettiği yerlerdendir. Aynı zamanda Kafka başta olmak üzere pek çok önemli yazarın uğrak mekanlarından biridir. Günümüzde ilk günkü gibi varlığını koruyan bu mekanda pek çok şair ve yazarın fotoğraflarını görebilirsiniz. Nostaljik Kavarna Slavia mutlaka görülmesi gereken cafelerin başında gelir.
Grand Cafe Orient
Sıradaki cafe oldukça önemli, çünkü dünyanın ilk ve tek Kübist cafesi! Birinci Dünya Savaşı döneminde açılan ve savaş sonunda kübizmin etkisini yitirmesiyle kapanan cafe, seksen yıl boyunca kapalı kaldıktan sonra iki binli yılların başında yeniden açıldı. Şehrin eski bölgesinde yer alan Grand Cafe Orient, iç mimarisindeki kübist etkiler nedeniyle görülmeye değerdir. Mimar Josef Gocar imzası taşıyan cafenin mutfağı ise oldukça meşhurdur. Çeklere özgü palacinky böreğini burada denerseniz pişman olmazsınız!
Cafe Hawelka
Cafe Hawelka, Viyana‘nın merkezinde bohem havasının verdiği rahatlıkla koyu bir sohbete dalabileceğiniz harika bir mekan. Ahşabın hakim olduğu atmosferiyle oldukça eski bir görüntüye sahiptir. Dönemin aydınlarının sıklıkla ziyaret ettiği mekanlardan biri olan Hawelka’da biraz dinlenip şehri gezmeye devam edebilirsiniz.
Cafe Central
Viyana‘nın merkezinde yer alan bir başka cafede sıra. Cafe Central, Viyana‘nın en köklü mekanlarından biridir. Freud ve Lenin gibi önemli pek çok ismi ağırlamış olan Cafe Central, Viyana‘ya özgü ev yapımı pastalarıyla ünlenmiştir. Piyano sesinin günün hemen her saati yükseldiğini de ekleyelim. Şık tasarımı ve atmosferiyle oldukça etkileyici mekanlardan biri olan Cafe Central, Viyana‘daki ideal duraklardan biridir.
Cafe Sperl
Burası turistlerin pek fazla bilmediği yerlerden biri. Daha çok Viyana halkının ziyaret ettiği Cafe Sperl, sizin için iyi bir keşif olabilir. Thonet sandalye ve mermer masaların kristal avizelerle bütünleşmiş havası son derece etkileyici bir atmosfer yaratır. 1880 yılında açılan cafe, saatler geçirmek isteyen herkes için ideal mekanlardan biridir. Mutlaka ziyaret etmelisiniz.